Ana içeriğe atla

Türkiye Ekonomisinde 2023 Yılı Değerlendirmesi ve Gelecek Beklentileri

Türkiye Ekonomisinde 2023 Yılı Değerlendirmesi

Türkiye ekonomisi, ortodoks politikalar çerçevesinde sıkı para politikası uygulayarak ve enflasyonla mücadeleye odaklanarak bir yılı geride bıraktı. Gözler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yılın son günlerinde alacağı politika faizi kararlarına ve 2025'e yönelik stratejilerine çevrildi. Uluslararası yatırım bankaları ve varlık yönetim şirketlerinin ekonomistleri, TCMB'nin bu ayki faiz kararı, enflasyon ve büyüme öngörüleri ile Türkiye ekonomisi için 2025 yılına ilişkin beklentilerini Anadolu Ajansı muhabirine aktardı.

Bank of America (BofA) Merrill Lynch Türkiye Ekonomisti Zümrüt İmamoğlu, son aylarda gıda fiyatlarında yaşanan artışın etkisiyle daha önce yüzde 42 olarak belirledikleri yıl sonu enflasyon tahminlerini, yüzde 44-45 seviyesine revize ettiklerini ifade etti. Ancak bu revizyonun büyük bir değişim olmadığını vurgulayan İmamoğlu, "Enflasyondaki gidişat, Türkiye için normal bir seyir izlediği için yumuşak bir iniş hedefleniyor. Enflasyonla mücadele programı yalnızca para politikasına dayanmıyor; maliye ve gelirler gibi diğer bileşenler de bulunuyor. Bu unsurları göz önünde bulundurduğumuzda, ekonomiyi bir şoka sokmadan yavaş yavaş bir sıkılaştırma süreci izledik," dedi.

İmamoğlu, büyüme rakamlarına bakıldığında teknik olarak resesyon tanımına uysa da aslında yatay bir seyir izlediklerini belirtti. "Ciddi bir ekonomik kriz veya resesyon durumu ile karşılaşmadığımızı görüyoruz," diyen İmamoğlu, bu politika bileşimi çerçevesinde yumuşak bir iniş sağlanmakta ve Merkez Bankası'nın öngörülerinden biraz daha yavaş bir dezenflasyon süreci yaşandığını kaydetti.

İlk Faiz İndirim Beklentisi: 250 Baz Puan

İmamoğlu, ilk faiz indirimini bu ay 250 baz puan olarak beklediklerini, fakat bu seviyenin biraz altında olabileceğini de sözlerine ekledi. TCMB'nin faiz indiriminde temkinli bir yaklaşım benimseyeceğini öngören İmamoğlu, "Her ay indirim yapma zorunluluğu yok. Bu adımlar, verilere bağlı olacak ve verilerde sürpriz gelişmeler yaşanabilir. Merkez Bankası, bu verilere tepki vererek dikkatli bir şekilde ilerleyecektir. Faiz indirimleri, 'enflasyon düştü, program bitti' mantığıyla gerçekleşmeyecek. Enflasyon düşerken indirilmeyen faiz, sıkılaşma anlamına gelir. Bu nedenle sıkılığı korumak için faizi indirmek şart," dedi.

İmamoğlu, 2025 yılı sonu için enflasyon öngörülerinin yüzde 25 civarında olduğunu ve büyümenin ise yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşeceğini belirtti. "Enflasyonun 2026 sonunda yüzde 15-16 seviyelerine inmesini bekliyoruz. Yatırımcıların enflasyonun yüzde 20'nin altına inmesine güven duyması durumunda yatırımlar artacaktır," şeklinde konuştu.

Gevşeme Döngüsü Otomatik Olmayacak

Deutsche Bank Türkiye Ekonomisti Yiğit Onay, TCMB'den bu ay sonunda 250 baz puanlık faiz indirimi beklediklerini, ancak kasımdaki enflasyon verileri, asgari ücret artışlarının seviyesi ve diğer dinamikler nedeniyle TCMB'nin "temkinli kalabileceğini" ifade etti. Onay, "Merkez Bankası, bu ay daha küçük bir miktarla da gevşemeye gidebilir ya da asgari ücretle ilgili sürecin netleşmesini beklemek için toplantıyı pas geçebilir," dedi.

Onay, TCMB'nin son bir yıl içinde önemli ölçüde kredibilite kazandığını ve yerli yatırımcılar arasında Türk lirasına yönelik olumlu algıyı teşvik ettiğini belirtti. Merkez Bankasının, politika duruşundaki sıkılık derecesini değerlendirmek için enflasyon gelişmelerini ve yerel yatırımcıların portföy tercihlerini takip edeceğini ifade etti. "Kilit nokta, gevşeme döngüsünün otomatik pilot modunda olmayacağı ve TCMB'nin parasal koşulları ekonomide yeniden dolarizasyonu önleyecek kadar sıkı tutmak için verilere bağlı bir yaklaşım benimseyeceği," tespitinde bulundu.

Maliye Politikası ve Yapısal Reformlar

Onay, 2025 ortasında politika faizinin yüzde 37,5, yıl sonunda ise yüzde 30 seviyesine gerilemesini ve enflasyonun yüzde 25-26 olmasını öngördüklerini belirtti. "Bunun, dezenflasyon sürecinin öngörülenin biraz daha yavaş gerçekleşeceği anlamına geldiğini" vurguladı. Türk lirasının reel bazda değer kazanması ve maliyet baskılarının hafiflemesi, enflasyondaki düşüşün devam edeceğine işaret ediyor.

2025'te enflasyon ve büyüme arasındaki dengelemelerin daha belirgin hale geleceğini belirten Onay, olası faiz indirimlerine rağmen para politikası duruşunun sıkı kalacağı ve ekonomik aktivite ile istihdamın ek baskılarla karşılaşabileceğine dikkat çekti. Türk lirasının reel olarak değer kazanması, döviz kurlarındaki hareketler ve Avrupa'daki ekonomik büyümenin karşılaştığı riskler, bu dengeyi zorlaştırabilir. "Bu bağlamda, fiyat istikrarına öncelik verilmesi, özellikle beklenen ekonomik yavaşlama göz önüne alındığında, 2025 yılı boyunca enflasyon beklentilerinin çıpalanması için kritik öneme sahip," şeklinde konuştu.

Onay, Türkiye'nin ekonomi politikalarında bir değişiklik beklemediklerini belirterek, "Türkiye ekonomisi için sert iniş olasılığının düşük olduğunu düşünüyoruz. Daha ciddi bir ekonomik yavaşlamanın ortaya çıkması halinde, yetkililerin pasif kalmasını beklemiyoruz. Muhtemelen, ekonominin kilit sektörlerine yardımcı olmak için hedefli destek politikaları uygulayacaklardır," dedi.

Merkez Bankası'nın Faiz İndirimleri

ABD merkezli varlık yönetim şirketi Neuberger Berman Gelişen Ülkeler Direktörü Kaan Nazlı, Türkiye'de yıl sonu enflasyonunun Merkez Bankası'nın öngördüğü yüzde 44'ün üzerinde gerçekleşebileceğini belirtti. "Önümüzdeki aylarda dezenflasyon sürecinin hızlanacağını öngörüyoruz. İç talep koşullarının zayıflığı ve petrol fiyatlarının düşük seyretmesi bu süreçte Merkez Bankasına yardımcı olacaktır," dedi.

Politika faizi tarafında, Merkez Bankasının bu ay 150-250 baz puan arasında bir indirime gidebileceğini öngören Nazlı, "Karar, Merkez Bankası'nın ayın ilk üç haftasında gözlemlediği enflasyon gelişmeleri ve asgari ücret görüşmelerinin gidişatına bağlı olacaktır. Ancak ilk aylarda oldukça ihtiyatlı bir davranış sergileyeceklerini düşünüyoruz," şeklinde konuştu. Yıl içinde 20 puanlık bir faiz indirimi olacağı yönündeki tahminleri fazla iyimser bulduğunu belirten Nazlı, "Ancak enflasyon gelişmeleri nedeniyle Merkez Bankası'nın önünde önemli bir alan olduğunu düşünüyoruz," dedi.

Nazlı, brent petrol fiyatlarının yıl içinde varil başına ortalama 70 dolar seviyesinde seyretmesine bağlı olarak, 2025 yılı sonu için enflasyonun yüzde 30, politika faizinin ise yüzde 35 seviyesinde olabileceğini öngördü. Ancak petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki jeopolitik risklerin artışı ya da ABD'nin para ve ticaret politikalarındaki belirsizliklerin olumsuz etki yaratabileceğini de vurguladı.

Yatırımcıların Tercihleri

Nazlı, Türkiye'de bu yıl tahvil piyasasına 16 milyar doları doğrudan alım olmak üzere toplam 23 milyar dolarlık bir sermaye girişi olduğunu belirtti. Bu sermayenin genelde kısa vadeli yatırım araçlarına yöneldiğini düşündüklerini ifade eden Nazlı, "Enflasyondaki düşüş kalıcılık kazanıp faiz indirimleri devam ettikçe, yatırımların daha uzun vadeli araçlara yönelmesini bekleyebiliriz. Makroekonomik durumdaki iyileşme, şirketlerin TL cinsinden tahvil ihracını kolaylaştıracaktır," dedi.

Nazlı, 2010'lu yılların başında TL cinsinden şirket tahvillerine yabancı yatırımcıların daha fazla ilgi gösterdiğini hatırlatarak, "Ancak hisse senetlerinden bu yıl 2-3 milyar dolar çıkış olduğunu gözlemliyoruz. Bunun arkasında küresel riskler ve kurla ilgili tedirginlikler yatıyor. Londra'da son dönemde yapılan yatırımcı buluşmalarında hisse senedi yatırımcılarının da katıldığını ve bankacılık ile otomotiv sektörlerine ilgi olduğunu gözlemledik. Makroekonomik durumdaki iyileşme ve kur risklerinin azalması, bu alanda da uzun vadeli sermaye girişlerinin önünü açacaktır," şeklinde değerlendirdi.

https://www.ifhaber.com/bankacilik/turkiye-ekonomisinde-2023-yili-degerlendirmesi-ve-gelecek-beklentileri/?feed_id=70098&_unique_id=675818644b3aa

sigorta haberleri

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allianz - Yükselen Risk Trendleri Raporu 2025

Allianz Commercial 'ın "Yükselen Risk Trendleri 2025" (Emerging Risk Trend Talk) raporu, şiddeti ve sıklığı artan orman yangınlarını küresel olarak yükselen yeni bir risk faktörü olarak değerlendiriyor ve şirketlerin varlıklarını ve operasyonlarını korumak için bu riske karşı farkındalıklarını artırması gerektiğinin altını çiziyor. Rapora göre orman yangınlarının maliyeti 10 yılda 6 kat arttı. Allianz Commercial'ın raporuna göre, orman yangınlarının sıklığı, şiddeti ve coğrafi dağılımı son yıllarda iklim değişikliği, insan faaliyetleri ve değişen arazi kullanım modelleri nedeniyle önemli ölçüde arttı. Hızlı yayılımları ise dünya genelinde çeşitli sektörlerde ve bölgelerde büyük riskler oluşturuyor. Ocak 2025'teki yıkıcı  Los Angeles  orman yangınlarının örnek olarak gösterildiği rapora göre, Batı ABD, Batı Kanada, Güney ve Doğu Avustralya ve Güney Avrupa, orman yangınlarına en çok maruz kalan coğrafi bölgeler. Ancak, bu tür yangınlar artık Kanada'nın ku...

Hayat Finans 1 Milyon Kullanıcıya Ulaştı

Hayat Finans , Türkiye'nin ilk dijital bankası olarak kuruluşunun ikinci yılı içinde 1 milyon kullanıcıya ulaşarak önemli bir eşiği geride bıraktı. Tamamen dijital bir platform olarak tasarlanan, sade, hızlı ve şeffaf bankacılık anlayışıyla bireysel ve kurumsal kullanıcıların finansal ihtiyaçlarına yenilikçi çözümler sunan Hayat Finans, kısa sürede kullanıcıların beğeni ve güvenini kazanarak hızlı büyümeyi başardı. Temelleri 1937 yılında atılan ve 17 ülkede faaliyet gösteren  Hayat Holding 'in finans sektöründeki yatırımı Hayat Finans, Türkiye'nin ilk dijital bankası olarak kurulduktan sonra 2 yıl içinde 1 milyon kullanıcı sayısına ulaştı. Aynı zamanda Türkiye'de aktif büyüklüğe göre en büyük dijital banka olmayı başardı. Hayat Finans, Hayat Holding'in gücü, dijital banka yetkinlikleri ve tüm kullanıcılara eşit avantajlar sunması sayesinde, kısa sürede kullanıcıların beğenisini ve güvenini kazanarak hızlı büyümeyi başardı. Hayat Finans, fiziksel şubelere ...

Jeopolitik Dengeler, Sigorta Sektörünü Etkiliyor!

Ortadoğu'da yükselen jeopolitik gerilimin, küresel sigorta ve reasürans piyasalarında yeni bir kırılma noktası oluşturduğunu belirten  IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO'su Murat Çiftçi , yaşanan gelişmelerin sektöre etkilerine dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Artan küresel gerilimlerin, yalnızca diplomatik dengeleri değil; lojistikten sigortacılığa kadar birçok sektörü doğrudan etkiliyor. Bu gelişmelerin deniz taşımacılığı ve sigorta üzerindeki yansımalarını değerlendiren Murat Çiftçi, "Jeopolitik gerilimler, deniz taşımacılığının sürekliliğini ve güvenliğini doğrudan etkileyen en kritik dışsal faktörlerden biridir. Bu tür gerilimler; gemi güzergâhlarının değişmesine, taşıma maliyetlerinin yükselmesine, limanlara erişimin kısıtlanmasına ve operasyonel risklerin artmasına neden olur. Özellikle çatışma bölgelerine yakın seyreden ticaret yolları –örneğin Hürmüz Boğazı, Kızıldeniz, Bab el-Mandeb gibi hassas geçitler– ciddi tehdit altına girebilir. Bunun s...